27 Nisan 2025 Pazar

DEMİR EKSİKLİĞİ, BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE GÖZDEN KAÇAN BÜYÜK GERÇEK

 


DEMİR EKSİKLİĞİ, BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE GÖZDEN KAÇAN BÜYÜK GERÇEK 

Demir eksikliği, özellikle çocuklar ve doğurganlık çağındaki kadınlar arasında en sık rastlanan sağlık sorunlarından biridir.
Çoğumuz çözümü klasik yöntemlerde ararız:
Pekmez tüketmek, sakatat yemek, demir takviyesi almak ya da C vitamini ile desteklemek.

Ancak, bu kadar çabaya rağmen demir seviyeleri bir türlü yükselmiyorsa?
İşte burada çoğu zaman gözden kaçan çok önemli bir faktör devreye giriyor: Bağırsak bakterile
ri.

Bağırsaktaki Görünmez Rakipler: Demiri Tüketen Bakteriler




Demir, hem yararlı (probiyotik) hem de zararlı (patojenik) bakteriler için hayati bir elementtir.

Bu bakteriler, hayatta kalabilmek için ortamda bulunan demiri kullanmak zorundadır.
Hatta bu proteinler, insan vücudunun demir taşıma sistemleriyle yarışacak kadar güçlüdür!
Örneğin, E. Coli veya Salmonella bakterileri, ürettikleri sideroforlarla demiri transferin ve ferritinden bile daha kuvvetli bağlar.
Bağırsakta alınan demirin büyük kısmı bakteriler tarafından tüketilir ve kana geçen demir miktarı ciddi şekilde azalır.

Bazı zararlı bakteriler, siderofor adı verilen özel proteinler üreterek demiri adeta kaparlar.

Sonuç?Bağırsakta alınan demirin büyük kısmı bakteriler tarafından tüketilir ve kana geçen demir miktarı ciddi şekilde azalır.


Biyofilmler: Bakterilerin Kurduğu Görünmez Kaleler


Bu zararlı bakteriler, ele geçirdikleri demiri kullanarak etraflarında bir koruma duvarı — biyofilm — oluştururlar.
Biyofilmler, bakterileri bağışıklık sisteminden ve antibiyotiklerden korur.
Özellikle Helicobacter pylori ve Klebsiella pneumoniae gibi bakteriler, bu yapılarla kronik enfeksiyonlara ve sürekli demir eksikliğine yol açar.

Bağırsak Enflamasyonu ve Demir Emilimi



Bağırsakta gelişen kronik enflamasyon, demir metabolizmasını daha da karmaşık hale getirir.

  • Bağırsak geçirgenliği artar.

  • Zararlı toksinler (örneğin LPS) kana karışır.

  • Vücut bu duruma karşılık olarak hepsidin hormonu salgılar.

Hepsidin hormonu, demir taşıyıcılarını baskılar ve demirin kana geçişini engeller.
Aslında bu, akut enfeksiyonlarda koruyucu bir mekanizmadır. Ancak kronik enflamasyonda sürekli demir emilimini engelleyerek eksikliğin devamına neden olur.



Özellikle:

  • SIBO (ince bağırsakta bakteri aşırı çoğalması),

  • Kronik kabızlık,

  • Düşük çalışan tiroit gibi durumlar bağırsak hareketlerini yavaşlatarak bu süreci daha da kötüleştirir.


Özetle: Bağırsak Sağlığı Demir Emilimi İçin Kritik!





Eğer bağırsaktan doğru şekilde demir emilemezse:

Demir eksikliği kalıcı hale gelir,

Bağırsak enfeksiyonları daha da dirençli olur,
Vücudun doğal savunma sistemleri zayıflar.

Bu yüzden bağırsak florasını onarmadan, demir eksikliğini kalıcı olarak çözmek çok zordur.

ŞEMA:Demir emilimi diyagramı 

Lactoferrin: Doğanın Demir Taşıyıcısı


İşte tam bu noktada, doğanın mucizevi bir proteini devreye giriyor: Lactoferrin.

Lactoferrin, insan vücudu tarafından üretilen çok özel bir proteindir ve demir metabolizmasında çok önemli görevler üstlenir:

  • Bağırsakta demirin emilmesine ve ilgili hücreye taşınmasına yardımcı olur,

  • Biyofilm oluşumunu önlemeye destek verir,

  • Doğal antimikrobiyal etkisiyle zararlı organizmalarla savaşır,

  • Prebiyotik etkisi sayesinde faydalı bakterilerin çoğalmasına destek olur,

  • Bağışıklık sisteminin doğal bir parçasıdır.

Özellikle:

  • Otoimmün hastalıklarda,

  • Bağırsak enflamasyonlarında,

  • Kronik demir eksikliğinde,
    lactoferrin desteği önemli bir yardımcı olabilir.

Tabii ki, lactoferrin kullanımı için mutlaka bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir.

Sonuç: Demir Eksikliği Sadece Bir Takviye ile Çözülmez!

Demir eksikliği yaşayan herkesin şunu bilmesi gerekir:
Sadece demir almak yetmez.
Bağırsak sağlığı, bağırsak florası dengesi ve doğru demir taşıyıcı destekler olmadan kalıcı bir çözüm mümkün değildir.

Bağırsaklarınızın gücüne yatırım yapmak, hem demir metabolizmanızı hem de genel sağlığınızı korumanın en etkili yollarından biridir.


İpucu:

Sağlık uzmanınızla görüşerek lactoferrin içeren doğal destekleri araştırabilirsiniz.
Bazen küçük bir destek, büyük değişimlerin kapısını aralayabilir.


KULLANICI YORUMLARI









15 Nisan 2025 Salı

 

🩺 Pangastrit Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Doğal Destek Önerileri

Midenizde yanma, şişkinlik, doluluk hissi ya da sürekli hazımsızlık mı yaşıyorsunuz? Bunlar sıradan mide problemleri gibi görünse de, aslında pangastrit adı verilen daha yaygın ve derin bir tabloya işaret ediyor olabilir. Gelin birlikte bu durumu yakından inceleyelim.


📌 Pangastrit Nedir?

Pangastrit, mide zarının tüm yüzeyinde görülen yaygın iltihaplanma durumudur. “Pan” kelimesi “tümü” anlamına gelirken, “gastrit” mide iltihabını ifade eder. Yani bu hastalıkta mide yalnızca belirli bir bölgeden değil, tamamından etkilenir.


🔍 Pangastritin Belirtileri Nelerdir?

Pangastrit genellikle sinsi ilerler ve belirtileri diğer mide rahatsızlıklarıyla kolayca karışabilir. En sık görülen şikâyetler şunlardır:

  • Mide yanması, ekşime


  • Şişkinlik, gaz, hazımsızlık

  • Bulantı, bazen kusma

  • Erken doyma

  • İştahsızlık

  • Kilo kaybı (ilerleyen durumlarda)


Bu belirtiler hafif veya şiddetli şekilde görülebilir. Bazı hastalarda belirti olmayabilir.

🦠 Neden Oluşur?

Pangastritin oluşmasında birden fazla etken rol oynayabilir. Bunlardan bazıları:

  • Helicobacter pylori (H. pylori) bakterisi:Bu bakteri, mide iç yüzeyine yerleşerek iltihap oluşturur ve yaygın görülen bir gastrit nedenidir.



  • Uzun süreli ağrı kesici (NSAİİ) kullanımı:Uzun süreli aspirin, ibuprofen gibi ilaçların kullanımı mide duvarını tahriş eder.

  • Stres, kötü uyku ve yoğun tempo:Stres hormonları mide asidini artırarak mide zarını zayıflatabilir

  • Beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı:Aşırı asitli, baharatlı yiyecekler, sigara, alkol ve düzensiz öğünler mideyi zorlayabilir.

  • Alkol ve sigara

  • Otoimmün reaksiyonlar (nadir):Nadir görülen vakalarda bağışıklık sistemi mide hücrelerine saldırarak pangastrite neden olabilir.


🧪 Tanısı Nasıl Konur?


Tanı için genellikle şu yöntemler kullanılır:

  • Endoskopi: Mide içi görüntülenir ve gerekirse biyopsi alınır.

  • H. pylori testleri: Nefes, dışkı veya kan testi ile bakteri varlığı araştırılır.

  • Kan testleri: Enflamasyon düzeyleri değerlendirilir.

🍽️ Beslenme ile Desteklenebilir mi?

Kesinlikle! Doğru beslenme ile mideyi koruyabilir ve iyileşme sürecine katkı sağlayabilirsin. İşte dikkat edilmesi gerekenler:

Uzak Durulması Gerekenler:

  • Asitli içecekler

  • Baharatlı, yağlı ve işlenmiş gıdalar

  • Kafein ve alkol

  • Çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler

Destekleyici Gıdalar:

  • Ilık sebze çorbaları

  • Haşlanmış veya buharda pişirilmiş sebzeler

  • Yulaf, muz, haşlanmış patates

  • Doğal yoğurt, kefir (probiyotik içerikli)

💚 Sonuç: Yalnız Değilsin

Pangastrit, yaşam kalitesini düşüren ama doğru yaklaşımla kontrol altına alınabilecek bir rahatsızlıktır. Doğru beslenme, stres yönetimi ve doğal desteklerle mide sağlığını yeniden kazanmak mümkün.

.


📩 Daha fazla bilgi ve bireysel destek için:

Bana ulaşabilir, danışmanlık hizmetimden faydalanabilirsin. Sağlıklı bir mide ile yaşam kaliteni yükseltmeye birlikte başlayalım!





8 Aralık 2024 Pazar

İLTİHAPLI EKLEM ROMATİZMASI HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 8 ŞEY (ROMATOİD ARTRİT)

       

ROMATOİD ARTRİT HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 8 ŞEY

İltihaplı romatizma, eklem içerisinde yer alan sinovyum dokularında iltihaba neden olarak eklemlerde ağrı, şişlik, ısı artışı ve sertlik oluşturan otoimmün bir hastalıktır. Romatoid artrit sonucu en çok etkilenen eklemler eller, bilekler, ayaklar, ayak bilekleri, dizler, omuzlar ve dirseklerdir. Küçük eklemler dışında organları ya da diğer eklemleri de hedef alabilir. Belirtileri arasında eklem ağrısı, eklemlerde sertlik, şişlik, yorgunluk ve ateş görülür.
En sık görülen artrit türlerinden biri olan iltihaplı romatizma ağrı ve şişlikten dolayı kişinin günlük hayatta hareketinin kısıtlanmasına neden olur. Tedavi edilmediği durumda ise eklemlerde kalıcı hasar oluşturabilir.



1-ETKİLENEN SADECE EKLEMLERİN DEĞİL

Deri döküntüleri ,kemik incelmesi, ağrı ya da kızarma, bulanık görme gibi göz problemlerine neden olabilir.

2-SABAHLARI GÜNE BAŞLAMAN VAKİT ALIR

Sabahları meydana gelen tutulmalar ve ağrının geçmesi vaktinizi alır. Sabah hazırlanmak ekstra vakit gerektirir.


3-İNSANLAR SEMPTOMLARINI HERZAMAN GÖREMEYEBİLİYOR,BU YÜZDEN DE HASTALIĞININ ÖNEMSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR

Yakın çevredekiler tarafından görülmese de RA'ya ilişkin ağrı ve kronik yorgunluk, kişinin işi,ilişkileri ve ruh sağlığı üzerinde şiddetli bir etkiye sahip olan semptomlardır. 

4-İYİ HİSSETMEMENİN TEK NEDENİ RA DEĞİL

RA'lı kişilerin tedavilerini bazı yan etkilerden dolayı reçete edildiği şekilde almadıkları görülmüştür. Bu, azalmış hastalık kontrolü, artmış ağrı ve diğer semptomlarla sonuçlanabilir.

5-RA(Romatoid artrit) HER YAŞTA İNSANI ETKİLER

En çok 30 ile 55 yaş aralığında görülebilse de her yaştan insanı etkileyebilir.

6-BAZEN YEMEK YEMEK İSTEMEZSİN

RA ile yaşayan kişiler sık sık iştah kaybının da dahil olduğu grip benzeri semptomlar yaşayabilirler.Bu sosyal yaşamlarını da etkiler.

7-İŞ PERFORMANSINI GÜÇLEŞTİRİR

Verimli olma konusunda zorlanmak veya ağrılı alevlenmeler nedeniye işe gidememek RA'lı kişiler için önemli bir endişe unsurudur.

RA'lı bin kişi ile yapılan bir ankette bu kişilerin üçte birinin hastalıkları nedeniyle işten ayrıldıkları ve yarısından azına iş yerlerinde destek verildiği tespit edilmiştir. RA'lı biriyle çalışıyorsanız ,bazı günler iyi bazı günler kötü olabileceğini anlamak iş yerindeki hissettikleri baskıyı ve stresi azaltabilir.

8-HALA NORMAL BİR YAŞAM SÜRDÜREBİLİRSİN

👉🏻Kişiye özel desteklerle RA'lı bir kişi yaşam kalitesini yükseltebilir.



ROMATOİD ARTRİT'İN EVRELERİ:

ERKEN EVRE ROMATOİD ARTRİT: Bu evrede eklemlerde ağrı, şişlik ve hareketlerde zorlanma hissedilir. Sabah tutukluğu sıklıkla eşlik eder. Eklemde şişlik vardır ancak kemiklerde hasar söz konusu değildir.

ORTA EVRE ROMATOİD ARTRİT: İltihabın eklem kıkırdağına zarar vermeye başladığı dönemdir. İlk evredeki şikâyetlere ek olarak eklem hareketlerinde kısıtlılık ve hareket kaybı görülebilir.

İLERİ EVRE ROMATOİD ARTRİT:Bu evrede hasar sadece kıkırdaklarda değil ,kemiklerde de gelişmektedir. Kemiklerde erozyon adı verilen hasarlar sıklıkla eşlik eder. Çok fazla ağrı ve şişlik vardır.Bazı hastalarda şekil bozukluğu,hareket kaybı ve kas zayıflığı görülmeye başlar.




SON EVRE ROMATOİD ARTRİT:Son evrede eklemde iltihaptan çok hastalığın açtığı kalıcı hasarlar ön plandadır.Genellikle yukardaki şikayetlere ek olarak kas gücünde azalma hat safhadadır.Eklemlerde oluşan şekil bozukluklarına ek olarak kemiklerin birbirine kaynaşması olarak tanımlayabileceğimiz ve eklem fonksiyonunun ortadan kalktığı füzyon gelişimi görülebilir.






WHATSAAP İLETİŞİM HATTIMIZ

  0 546 105 91 95










18 Temmuz 2024 Perşembe

"EGZAMA: DERİNİN SESSİZ ÇIĞLIĞINA KULAK VER''

 


Egzama, milyonlarca insanın hayatını etkileyen yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Kaşıntı, kızarıklık ve kuruluk gibi belirtilerle kendini gösteren bu hastalık, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.



Egzama Nedir? Cilt yüzeyinde kuruluk ve kaşıntı veren kabarcıklar oluşumu ile karakterizedir. Kuruyup pullanan bu kabarcıklar, zamanla çatlayarak mikroorganizmaların girişine açık hale gelebilir. Bu nedenle egzama hastası bireylerde enfeksiyon da sıklıkla görülür. Hastalık genellikle çocukluğun erken dönemlerinde ortaya çıkmakla birlikte her yaşta görülebilir. Genellikle yüz, saç derisi, bacaklar, dirsekler, diz arkaları ve kalça gibi bölgelerde ve çoğu hastada el bölgesinde gözlenir. Egzama Belirtileri Nelerdir?

Ciltte kuruluk Kaşıntı Kabarcık oluşumu Deride pullanma, kabuklanma ve döküntü Kızarıklık İltihap Saç derisinde kepeklenme Egzamanın bazı türleri: El Egzaması: Zayıf uyaran maddelerin el ile teması sonucunda ortaya çıkan, el bölgesinde görülen egzama türüdür.


Atopik Egzama: Alerjik yatkınlık ve çevresel etmenler nedeniyle görülür ve bebeklik döneminden itibaren ortaya çıkar.




Seboreik Egzama: Nedeni tam olarak bilinmeyen bir egzama türü olmakla birlikte cildin yağlı olduğu bölgelerde ortaya çıkar ve kızarıklık, pullanma ve kabuk
oluşumuna sebep olur.






Kontakt Egzama: Cilde temas eden iritan maddeler ve cildin koruyucu yağ tabakasının oluşumuna izin vermeyen kimyasallarla sürekli temas nedeniyle ortaya çıkar. Akut veya kronik olabilir. Numuler Egzama: Genellikle eller, kollar ve bacaklarda yaygınlık gösterir. Kaşıntılı dairesel lezyonlara sebep olur ve genellikle erişkinlik döneminde görünen kronik seyirli bir egzama türüdür.

Asteatotik Egzama: Cilt yüzeyindeki yağ tabakasının azalması nedeniyle ortaya çıkar.

Stres Egzaması: Strese bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik kaynaklı egzama türüdür.


  Egzama, ilk bakışta sadece basit bir cilt sorunu gibi görünebilir. Ancak tedavi edilmediğinde, bu rahatsızlık ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. 

İşte egzamanın tedavi edilmemesi durumunda karşılaşabileceğiniz tehlikeler:

  1. Kronik Kaşıntı ve Rahatsızlık: Egzamanın tedavi edilmemesi, sürekli kaşıntıya ve ciltte kalıcı hasara neden olabilir. Bu durum, günlük hayatınızı ve uyku kalitenizi olumsuz etkiler.

  2. Enfeksiyon Riski: Kaşınan ve tahriş olan cilt, bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelir. Bu enfeksiyonlar, daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

  3. Psikolojik Etkiler: Sürekli kaşıntı ve görünür cilt lezyonları, özgüveninizi zedeler ve sosyal hayatınızı olumsuz etkiler. Depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlar, egzamanın beraberinde gelebilir.

  4. Cilt Kalitesinde Bozulma: Tedavi edilmemiş egzama, cildinizde kalıcı izler ve pigmentasyon sorunları bırakabilir. Sağlıklı ve parlak bir cilt hayal olur.

Egzamanın sizi ne kadar etkileyebileceğini şimdi daha iyi anlıyorsunuz, değil mi?







Sağlığınızı riske atmadan önce harekete geçin ve en etkili tedavi yöntemlerini keşfedin. Hemen aşağıdaki whatsaap ile iletişime geçerek egzama tedavisi için önerilen ürünlere göz atın ve cildinizin hak ettiği bakımı sağlayın!


whatsaap iletişim👉0 546 105 91 95









22 Haziran 2024 Cumartesi

 KANSER NEDİR? NEDEN OLUR?


KANSER NEDİR? 

Kanser,hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması sonucu oluşan,yakındaki veya uzaktaki başka organlara yayılan,asidik ortamı seven bir hücre topluluğudur.

KANSERİN NEDENİ NEDİR?

Uzun süre sigara ve alkol tüketimi

Vücudun asidik olması

Genetik faktörler

Tehlikeli saatlerde güneş altında kalma

Aşırı dozda röntgen ışınına/radyasyona maruz kalma

Bazı kimyasal maddeler>(katran,benzin,boya maddeleri,asbest,tiner,boya açıcılar,kimyasal içerikli kozmetikler vb.)

Bazı virüsler(HPV,Hepatit)

Hava kirliliği

Aşırı şeker/karbonhidrat tüketimi ve kilo

Yüksek oksijenli dokularda yaşayabilen kanser hücresi yoktur.Kanser hücreleri asidik ve oksijensiz vücutta zor koşullarda yaşama mücadelesi veren akıllı hücrelerden başka bir şey değildir.


Nobel ödüllü Dr.Warburg yaptığı araştırmalarda kanserin oksijen azlığından olduğunu belirtmiştir.


Dr.Warburg şöyle özetliyor;Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar fakat kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.Hatta bir hücrenin %35  oksijenini kesin kırksekiz saat içerisinde kanserleşebilir.




Oksijensiz yetersizliği vücutta asidik bir ortam yaratıyor.Kanser hücreleri oksijensiz ortamı sevdikleri için oksijensiz ortam nedeniyle oluşan asidik ortamda çoğalmaya başlıyor.Oksijenin fazla olduğu alkali ortamda ise çoğalmaları mümkün olmuyor.

Vücudun asidik-alkali olduğunu PH seviyesi belirler.Bütün fonksiyonları sağlıklı sürdürebilmek için PH seviyesinin daima hafif alkali 7.365 seviyesinde kalması gerekir.

Yediklerimizin vücudumuzdaki pH seviyesini üzerinde etkisi büyük. Alkol, işlenmiş beyaz unlu gıdalar, işlenmiş şeker, et, sütlü ürünler gibi asidik besinler vücudun alkali dengesini bozar ve asidik bir ortam yaratır. Fazla asidik bir pH seviyesi, sadece kanser değil, şeker, kalp, reflü gibi pek çok hastalığın oluşmasına ortam sağlar. Uzun dönemli asidik bir ortam, yaşlanmayı hızlandırır. Robert Young, pH Mucizesi adlı kitabında pek çok sağlık probleminin kaynağında asidik pH seviyesi olduğunu anlatıyor. Çünkü parazitler, kötü bakteriler, virüsler ve candida gelişmek ve yayılmak için asidik bir ortama ihtiyaç duyar. Alkali bir ortam ise tam tersine mikropları nötralize eder.

İÇTİĞİMİZ SUYUN ALKALİ OLMASININ FAYDALARI

Alkamineli suyun faydaları:

✅ Alkamineli su vücut için gerekli alkali mineralleri içerir. Bu sayede hem vücudun pH dengesini hem de mineral ihtiyacını karşılamış olur.

✅ Alkamineli suyun moleküler küme yapısı küçük olduğu için, hücresel seviyede vücudu yaklaşık altı kez daha fazla hidrate eder (su ekler) ve detoks etkisi yaratır.

✅ Alkamineli su, ORP değeri düşük olduğu için her nevi paslanmayı engelleyici yani antioksidan güce sahiptir.

✅ Alkamineli suyun oksijen (O2) içeriği daha yüksektir. Bu sayede vücuda daha fazla oksijen (O2) taşıyabilmektedir.

✅ Alkamineli su vücuttaki birikmiş asidik ve toksinli atıkları dışarı attığı için kilo vermeye yardımcıdır.

✅ Alkamineli su kandaki bikarbonat (HCO3) miktarını koruduğu için yaşlanmayı yavaşlatır.

✅ Alkamineli su iyileştirici gücü sayesinde vücudun enerji seviyesini yükseltir..

✅ Alkamineli su mevsimsel alerjilerin azalmasını sağlar. Bütün bilimsel çevrelerce kabul edilen bir görüşe göre, serbest radikaller kanser oluşumunun en önemli sebepleri arasında yer almaktadırlar. Mineralli Alkali Canlı Su ( Alkamineli su), hücresel seviyede alkaliliği yükselttiği için kanser hücrelerinin oluşumunu ve gelişimini engeller. Peki bu tahribattan vücudumuzu nasıl koruyabiliriz? Cevap oldukça basit!

"Hasta değilsiniz, susuzsunuz. Vücudun sıvı kaybını ilaçlarla tedavi etmeye çalışmayın!" Dr. F. Batmanghelidj

Dinamik şehir yaşantısı hızlı çözümleri gerektiriyor. Zamanla yarıştığımız bu ortamda uzun süreli ve zaman alan çözümler genellikle kabul görmüyor ya da sürdürülebilir olmuyor. Bu durumda pratik ve etkili bir korunma yöntemi olarak içtiğimiz suyu değiştirmek, düzenli olarak Mineralli Alkali Canlı Su tüketmek en sağlıklı çözüm olacaktır . Dünya sağlık örgütünün (WHO) bir deklarasyonunda “eğer her gün düzenli olarak Mineralli Alkali Canlı Su içersek kanser dahil tüm hastalıkların %80 oranında azalacağı tahmin edilmektedir” açıklamasını yapmıştır. Mineralli Alkali Canlı Su içerek yüksek kan basıncı, pre-eklampik toksima, kalp hastalıkları, egzama, alerji, sindirim sistemi problemleri, diyabetikler, obezite, yüksek tansiyon, alzheimer, nöralji, diz kireçlenmesi, kronik yorgunluk, uykusuzluk, astım, hemoroid, bağırsak düzensizlikleri, gastrit, ülser gibi hastalıklardan iyileşen insanlar olduğu rapor edilmiştir. Mineralli Alkali Canlı Su tercih edip kullanmaya başladığınız andan itibaren en geç 2 hafta içerisinde olumlu etkilerini siz de bire bir hissedeceksiniz.

Kaliteli suda üç özelik vardır

1- Litre suda 200mg - 450 mg mineral olmalıdır. 2- Gününüz koşullarında asitli beslenme nedeni ile pH 10 civarında su olmalıdır. 3- Kaynağından çıkan sular damacana ve boruya girince ölür, suyun içilebilmesi için canlandırmak gereklidir. Günlük içtiğimiz suyu canlı, ph 10 ve 84 mineralli hale getirmek için hazırlamış olduğumuz Sole canlı su setini aşağıdaki satın al butonuna basarak siparişinizi hemen verebilirsiniz. Ürün ücretsiz kargo olarak adresinize gelecektir. Merak ettikleriniz ve kullanımla ilgili destek hattımızdan bize her zaman ulaşabilirsiniz.


👉Satın almak için aşağıdaki linke tıklayın veya arayıp bilgi alın/ve kullanım şekli için mutlaka iletişime geçin.

Hemen arayın  📞05461059195

https://www.albatrosshop.com.tr/sole-saglik-maxi-su-canlandirma-seti-1-buyuk-tabla-1-mini-tabla-2-alkamine-ph-damla-TKU969833/



14 Haziran 2024 Cuma

ÜLSER NEDİR? NEDEN GEÇMEZ?

                             

                              ÜLSER NEDİR?






Ülser, mide veya onikiparmak bağırsağının(duedonum)mide asidi ve sindirim sıvıları tarafından hasar görmesi sonucu oluşan bir doku kaybıdır. Ülserin iyileşmemesinin birkaç nedeni olabilir.

1-Helikobakter pilori enfeksiyonu: Bu bakteri, mide astarını zayıflatır ve asidin etkisizleştirilmesine engeller ,bu da ülserin iyileşmesini güçleştirebilir.



2-NSAİİ İlaçlar 

:Aspirin ve antiromatizmal ilaçlar gibi nonsterodial antiinflamatuar ilaçların düzenli kullanımı,mide astarına zarar verebilir.


3-Yaşam tarzı faktörleri:Sigara,alkol,kahve,tüketimi ve stres gibi faktörler ülserin iyileşmesini zorlaştırabilir.

4-Genetik faktörler:Ailesinde ülser öyküsü olan kişilerde ülser görülme riski daha yüksektir.



Ülser tedavisi genellikle enfeksiyonun tedavi edilmesi ve zararlı alışkanlıkların bırakılması ile devam eder. Ülserin tehlikeli sonuçları arasında kanama, tıkanma ve nadiren de olsa kanserleşme riski bulunmaktadır.

Belirtileriniz devam ediyor, şiddetleniyor ve geçmiyorsa hemen danışın.

Sağlığınızı riske atmadan önce harekete geçin ve en etkili tedavi yöntemlerini keşfedin. Hemen aşağıdaki whatsaap ile iletişime geçerek ülser şikayetiniz hakkında size önereceğimiz doğal gıda takviyelerine göz atın.

 Hemen arayın   05461059195




20 Mayıs 2024 Pazartesi

CANDİDA ALBİCANS NEDİR?NASIL ZARAR VERİR?


 CANDİDA MANTARI (CANDİDA ALBİCANS) NEDİR?

Candida mantarı enfeksiyonu, vücutta sağlıklı bakteri ve maya dengesizliği nedeniyle Candida mantarının aşırı çoğalması nedeniyle oluşur.Candida mantarının en çok etkilendiği yerler ağız, bağırsak ve vajinadır.Böbrek,kalp,beyin gibi iç organlarda da enfeksiyona neden olan candida mantarı, şiddetli ağrı,ishal,ağız yaraları gibi belirtilerle görülür. Vajinada,bağırsakta,ciltte ve diğer organlarda ortaya çıkan ağrı, yanma ve iltihaplanmaya neden olan yaygın bir mantar enfeksiyonudur.

Aynı zamanda deri ve mukoza zarını da etkileyerek bağışıklık sistemine zarar verebilir.Vücudun doğal florasında bulunan Candida mantarı kontrolden çıkarsa sağlığı tehdit edebilir.

CANDİDA'NIN AŞIRI ÇOĞALMASININ NEDENLERİ

Rafine şekerli gıdalar ve hamur işi ve mayalı hamur işi tüketimi.

Antibiyotikler,steroidler,doğum kontrol hapları,ağız kuruluğuna neden olan ilaçlar ve sağlıklı bakteri florasını yok eden ilaçları konrolsüz kullanmak.

Diyabet,HİV,Kanser

Hormonal değişiklikler yaşamak

Zayıf ve bastırılmış bağışıklık sistemi.


CANDİDA BELİRTİLERİ NELERDİR?

*Vajina ve dış genital bölgede kaşıntı.

*Cinsel ilişki ve idrar yaparken yanma

*Küçük kabarık şişlikler ve deri döküntüsü

*Tat kaybı

*Kabızlık

*Vajinal akıntı

*Gaz,bulantı ve şişkinlik

*Yorgun ve bitkin hissetme

*Kadınlarda adet düzensizliği

*Erkeklerde meme büyümesi

*Huzursuz bacak sendromu


*Tükenmişlik
*Tatlıya karşı şiddetli arzu
*Ağız kokusu
*Dilde beyaz tabaka
*Bilinç bulanıklığı
*Hormon dengesizliği
*Eklem ağrıları
*Cinsel dürtü kaybı
*Kronik sinüzit ve alerji problemleri
*Zayıf bağışıklık sistemi
*İdrar yolu enfeksiyonu


CANDİDA DİYETİ VE BENTONİT (ÇOK ÖNEMLİ MUTLAKA OKUYUN)

Aşağıdaki öneriler hiçbir şekilde eksiksiz protokoller değildir. Vücudun anayasal zayıflıklarına ve tepkilerine bağlı olarak, bu öneriler değiştirilebilir. Anahtar, şeker, alkol, karbonhidrat ve süt ürünlerinden mümkün olduğunca uzak durmaktır. İlk aşamada, ana odak kandidayı açlıktan öldürmek olduğundan, balık veya tavuk dahil tüm protein türlerinden kaçınılmalıdır.


Birinci Aşama—Candida Temizleme Dönemi (tipik olarak bir haftadan 10 güne kadar)


Tüm tahıllardan, özellikle buğdaydan kaçının.
Hindistan cevizi sütü veya badem sütü hariç tüm proteinlerden kaçının.
Kuruyemiş ve her türlü hazır salata sosu yok.
Meyve alımı minimum düzeyde olmalıdır.
Buğulanmış organik sebzeleri kaldırabildiğiniz kadar yiyin.
Yapraklı yeşilliklerden (marul gibi) veya acı yeşilliklerden (pazı gibi) yapılmış ve üzerine sadece biraz hindistancevizi yağı ve elma sirkesi (veya limon suyu) eklenmiş salatalar yiyin.
Havuç, turp, pancar, tatlı patates ve beyaz patates gibi nişastalı sebzelerden uzak durun.
Kandida ve yan ürünlerin vücuttan atılmasına yardımcı olmak için günde en az 72 ons (2,13 Litre) olmak üzere bol miktarda saf su için.


Toksinleri çevrelemek ve vücuttan etkili bir şekilde çıkarmak için Bentonit Kil kullanın.


Greyfurt çekirdeği ekstresi, B12 Vitamini, D Vitamini, Sarımsak özü, Zerdeçal, Zencefil, Tarçın veya Kekik gibi besin takviyeleri faydalı olacaktır.


İkinci Aşama—Candida Diyeti (8 ila 10 hafta)


Tatlı patates, bezelye, maş fasulyesi, mercimek, barbunya fasulyesi, adzuki fasulyesi, havuç, pancar, mısır, bal kabağı, spagetti kabağı, meşe palamudu kabağı, kabak, sarı kabak, rutabaga ve balkabağı gibi ılık nişastalı sebzeleri yeniden tanıtın.


Bir porsiyon kinoa, arpa, kahverengi pirinç veya amaranth tahıllarından bir gün.
Yeşil yapraklı sebzeleri yemeye devam edin.


Kültürlü süt ürünleri, özellikle kefir ekleyin. Kimchi, lahana turşusu ve diğer fermente gıdalar da
Rafine karbonhidrat ve şekerlerden uzak durmaya devam edin.


C Vitamini, B12 Vitamini, Süt Devedikeni, Kekik Yağı, Karanfil Yağı ve Üzüm Çekirdeği Özü ile vücudu destekleyin.


Candida Ölümü Belirtileri


Bu önerilere uyulursa, hemen hemen herkes kandida ölümü belirtileri yaşayacaktır. Candidalar hızla öldürülürken, vücuda 70 farklı toksin salarak metabolik reaksiyona neden olurlar. Candida ölümünün belirtileri şunlardır:


Bilinç kararması

Baş ağrısı

yorgunluk

Baş dönmesi

Şişkinlik, gaz, kabızlık ve mide bulantısı dahil olmak üzere bağırsak rahatsızlığı

Terleme ve ateş

Sinüs enfeksiyonu

Cilt çatlakları (yüzle sınırlı değil)

Tipik grip benzeri semptomlar

Bu semptomlar genellikle yedi ila 10 gün içinde düzelir.
Tüm semptomlar azaldıktan sonra, protein açısından yüksek, lifli sebzelerden oluşan bir diyet yemeye devam etmeli ve beyaz patates gibi tahılları, meyveleri, şekeri ve yüksek nişastalı sebzeleri sınırlandırmalısınız.

 Fermente sebzeler ve kefirin vücudun dengede kalmasına ve kandidayı uzak tutmasına yardımcı olduğu bilinmektedir.


Vücudumuzu Hızlı ve Kolay Detoksifiye Etme


VÜCUDUNUZU DETOKSLAYIN
İnsan sağlığı sorunları hakkında ne kadar çok araştırma yaparsam, toksisitenin varlığımızın her yönünü nasıl etkilediğini anlamak beni şaşırtıyor.
Kabul edelim: Yaşadığımız çevre giderek daha zehirli hale geliyor ve bağışıklık fonksiyonlarımız endişe verici bir oranda bozuldu. Aslında, bu kadar çok gıda maddesinde bulunan yüksek miktarda koruyucu ve kimyasal bir yana, DNA yapılarımızı doğrudan etkileyen GDO'lardan (genetiği değiştirilmiş organizmalar) birçok toksik gıda tüketiyoruz. Florür ve klor, tıbbi atıklar ve diğer ağır metallerle dolu oldukça kirli su içiyoruz.
Soluduğumuz hava yüzlerce toksik parçacık içerir. Ayrıca Fukushima'dan, yakındaki nükleer santrallerden ve hatta mikrodalga fırınlardan gelen radyasyonun bizi nasıl etkilediği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Sonra ara sıra Zika virüsü, Ebola veya SARS gibi yeni salgın korkularıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Peşini bırakmayacağım ve kendimizi bu çılgın toksik aşırı yük saldırısından nasıl koruyacağımıza dair kişisel görüşlerimi sunacağım. Bu arada, devam etmeden önce vurgulamam gereken üç altın kural var.
Lütfen buğday, şeker ve süt ürünleri tüketiminizi en aza indirin. En ideal olanı, organik tereyağı ve yoğurt dışında tamamen kesilmesidir.
Bakkal faturanız artacak olsa bile, mümkün olduğunca organik çiğ yiyecekler yemeye çalışın.
Reçeteli ilaçları en aza indirin.
İşte organlarına, kan akışlarına ve hücresel yapılarına gömülü toksik maddeleri çıkarmak için tasarlanmış bazı ucuz, etkili ve güçlü detoks protokolleri. İlgileniyorsanız, lütfen kendi araştırmanızı yapın. Bu detoks protokollerinden herhangi birine başladığınızda bazı Herxheimer reaksiyonları (bulantı, baş ağrısı ve aşırı yorgunluk gibi kısa süreli ilk reaksiyonlar) bekleyin.


Bentonit Kil ve Psyllium Kabuklarıağır metallerden, kimyasallardan, tıbbi atıklardan, hormonal kalıntılardan ve radyasyona maruz kalmaktan kurtulmak için inanılmaz ucuz ve kolay prosedür. Bu prosedürün IBS, Crohn's, ülseratif kolit, Lyme, Lupus, kronik baş ağrıları ve migren, yüksek trigliserit, artrit ve yüksek tansiyon ile baş etmede etkili olduğu bilinir. Bentonit kil, bağırsaklarınıza bağlı eski ölü dışkı maddelerini (mukoid plak olarak adlandırılır) temizler.


Parazit Kaldırma
—Vücudumuzun içinde yüzen parazitlerden, mayalardan ve zararlı bakterilerden ve virüslerden kurtulmanın bir dizi ucuz ve oldukça etkili yolu vardır. Vücudumuzda yaşayan yüzlerce böcekle baş etmenin en etkili yollarından birine Diamaterous denir. Bentonit kil parazit gidermeden önce veya aynı zamanda yapılmalıdır.


Karaciğer/Safra kesesi temizliği—karaciğerimiz kanımızı temizlemekten sorumludur. Kan dolaşımımız temiz olduğunda herhangi bir hastalık olamaz, nokta.
Sağlıklı bireylerde 3-4 ay, sağlık sorunları olanlarda 6 ay ile 1 yıl arasında sürebilir. Bu detoks protokolleri düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Düzgün yapılırsa, bu protokollerin herhangi bir kombinasyonu, birçok gereksiz ilaçtan kurtulmanıza, zihinsel berraklığın keyfini çıkarmanıza ve bir enerji dalgalanmasına yardımcı olacaktır.


Videoyu izleyin!

Aysen Dinc (@magazasifa) • Instagram fotoğrafları ve videoları

Candida'dan ve sebep olduğu diğer problemlerden doğal yöntemlerle kurtulmak mümkün.

👉Satın almak için aşağıdaki linke tıklayın veya arayıp bilgi alın/ve kullanım şekli için mutlaka iletişime geçin.


whatsaap 0 546 105 91 95



DEMİR EKSİKLİĞİ, BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE GÖZDEN KAÇAN BÜYÜK GERÇEK

  DEMİR EKSİKLİĞİ, BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE GÖZDEN KAÇAN BÜYÜK GERÇEK  Demir eksikliği , özellikle çocuklar ve doğurganlık çağındaki kadınlar ara...